Eklenme tarihi: 09/12/2022 – 10:13

Son güncellenme tarihi: 27/02/2023 – 0:57


TÜKETİM ÇILGINLIĞI

Değerli okurlarım,

Bugün sizlerle Tüketim çılgınlığı hakkında konuşmak istiyorum.

Tüketim çılgınlığı bize kapitalizmin bir dayatmasıdır.

Kapitalizm diyor ki; Her şeyin bir bedeli var ve sende o güzel paracıklar varsa, alırız. Hepsini alırız.

Kapitalizm para harcama özgürlüğüdür.

Her şeyi satın alabilirsin… Hayallerini. Yaşam amacını.

Para harcamak mutluluk sebebidir. Garip değil mi?

Asıl mantıklı olan para kazanmak olmalıydı.

İnsanlar dokunduğu şeyleri daha çok sever. O sebepten dolayı İnsanların paraya dokunmasını kaldırdılar.

Gerçek kâğıt, mıncırılası paranın, bankalardaki rakamlara oranı %15 civarı. Her şey rakam oldu. Sadece el değiştiren sayılar. Sayıların değişimi değil de, o rakamlarla aldığın şeyler, dokunduğun şeyler seni mutlu ediyor.

Çünkü; parana dokunamıyorsun. İnsan dokunduğu şeyleri daha çok sever. Örneğin; elbise, mobilya, telefon, pizza, döner… gibi tüm bunların ortak özelliği, onlara dokunabilmen.

Demek ki insan dokunduğunu seviyor. O yüzdende sayılardan oluşan ve kredi kartının içinde saklı duran parasını, dokunabileceği ayakkabılar ve elektronik aletler ile değiştiriliyor.

Kapitalizm de işte buna bayılıyor.

Yenisini al… yenisini…

Asıl mesele burada başlıyor.

Bir şeyin yenisini almak için elindeki ne zaman eskidi ve bunun eski olduğunu kim söylüyor?

Fabrikalar 24 saat çalışarak yeni akıllı telefonlar üretiyor. Milyonlarca hem de. Peki herkesin telefonu varsa, ki var. Yenisi niye alınsın?

Telefonun gayet güzel çalışıyor. Çökmüyor, donmuyor, fotoğraf da çekiyor. O zaman kapitalizm diyor ki: Yenisi daha havalı. Ünlüler de bunu kullanıyor, bak yan komşun da almış. Şimdi senin telefonun onlarınkine göre eski oldu. Yani elindeki telefon, sana göre ve bütçene göre eskimedi, hatta çizik bile yok. Ama kapitalizme göre eskidi.

Yenisini al …

Al yenisini…

Bu daha havalı…

Senin neyin eksik diğerlerinden?

Bir dilim baklava yersen güzel. Peki 30 dilim yersen? Bir yerden sonra artık bünye arzulamaz. Doyum noktasından sonra sıkılır. Buda senin ondan sıkılman demektir.

Para verdiğin şey de bir süre sonra eğlenceli, ilginç ve yeniliğini kafanda yitiriyor. Burada devreye kapitalizm giriyor. Kapitalizmin en sevdiği şey. Bu düşünceye bayılıyor.

İşte seni her defasında para harcamak için vicdanen rahatlatan sisteme kapitalizm diyoruz.

Bu kapitalist düzenin bir parçası olan sen de her seferinde ‘’ ama artık bu benim hakkım değil mi’’? diye bahane bulmaya devam edeceksin.

Hafta içi çalışıp hafta sonu tatil yapıyorsun. Hafta sonları dinlenesin diye değil, sistemden aldıklarını geri veresin diye tatil veriyorlar.

Michael Moore kapitalizmi bakın nasıl tarif etmiş;

Kapitalizm, birkaç kişinin çok iyi iş yapacağı ve geri kalanının da birkaçına hizmet edeceği anlamına gelir.

Bende diyorum ki;

Tüketim çılgınlığı; insanın kendini unutan ve unutturan eseridir.

Şunu satın almak, bunu başarmak, yeni bir deneyimden geçmek gibi hedeflerimiz var. Hedef ve amaçlarımız yüzünden, hayatı yaşamak yerine tüketiyoruz.

Hayatla yekvücut değiliz artık.

Değerli okurlarım,

Yeni bir tüketici ahlakı oluşturuldu;

Evin varsa saygınsın!

Araban varsa saygınsın!

Kredi kartın varsa saygınsın!

Mevkiin varsa saygınsın!

Cep telefonun markası kadar saygınsın!

Giydiğin elbisenin markası kadar saygınsın!

Tüketim – marka çılgınlığı toplumumuzu derinden etkiledi.

Mücahit- Müteahhit oldu.

‘’Tek lokma -tek hırka ‘’anlayışı lüks yaşama dönüştü.

‘’ Tüketin ha tüketin’’ yarışı kutsandı. Tüketim çılgınlığı alkışlandı.

Aslında tüketimde belirleyici olan kendisi değil, kapitalizmdir.

Arzı da talebi de kapitalizm belirliyor. İnsan bu vahşi kapitalizmin çarkları arasında tükenirken, bizatihi kendisi de tükendi.

 

Değerli okurlarım,

 

Türkiye de aşırı yaygın anlaşılmaz gösteriş ve şekilcilik, tarif edilemez bir sefalete yol açtı.

Tüketim çılgınlığı kanserdir, vebadır, hastalıktır, bizlerin bir an önce bu hastalıktan kurtulmamız gerekiyor.

İnsanın, insana değer verdiği, güzel bir dünya dileğiyle…

Hepinizi Sevgi – Saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Bir başka köşe yazımda buluşmak dileğiyle…

Hoşça-kalın

Sevgiyle – kalın

 

Eğitimci- Yazar Soner Atabek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir