Eklenme tarihi: 19/04/2021 – 13:09

Son güncellenme tarihi: 15/02/2023 – 17:49


Aslında bayram birkaç gün önceden başlardı.
Bayram tebrik kartları vardı çeşit çeşit uzaklardaki sevdiklerini unutmadığını hatırlatan. Kendi el yazımızla yazdığımız. Duygularımızı kısacık anlattığımız. Uzun zamanda gideceği için bazen bir hafta önceden postaya verirdik. Son teravih namazı sabahı arefe günü olacak. Genelde kuzenimle giderdik teravih namazına iftar ağırlığı üzerimizden atar atmaz çıkardık yola camii ile evimizin arası 2-3 km kadardı. Mesafe sorun değildi de ah o köpekler yok muydu ! elimizde sopalarla koşar adımlarla giderdik camiye. Seksenli yıllardı o zamanlar bizim daha ilkokulda okuduğumuz yıllar.Mahallenin tüm çocukları doldururduk arka sıraları bazıları gelmezdi önde büyükleri ile otururdu. Kah gülmeli kah esnemeli kah terlemeli teravih namazları…..
Arefe sabahı kabirler ziyaret edilirdi. Bütün mezarlar tek tek ziyaret edilir başlarında dualar okunurdu. Çiçekler ekilirdi başuçlarına yaşayan kadar yaşamayanın da değeri vardı. Karadenizde sabah gidilir genelde kabir ziyaretlerine ege de öğleden sonra gidiliyor. Güneşin doğuşunu genelde mezarlıkta olurdu. Tüm kabirlerin başları dolardı yakınlarıyla. O zamanlar bayram sadece bize değil kabirde olanlara da bayram derdim içimden. Tüm geçmişlerimiz orada olurdu, her birini tek tek ziyaret eder dualar okurduk . Karadeniz kültürünün içerdiği bir ritüel genelde gurbetçi aileleriz ama vefat eden kişi genelde memleketine getirilir. Kendi toprağına gömülmek anlayışı yaygın.

Oruç tuttuğumuz son gün genelde uzun geçerdi bunun nedeni saatlerin uzaması değil ama sabahının bayram olacak olmasıydı. Çünkü o gün yarının bayram olacağı o kadar bellidir ki. Alınan bayramlıklar çıkarılır bayramlık alınamamışsa yeni kıyafetler hazırlanır ütülenir. Evde temizlik yapılır , tatlılar börekler açılır. Tüm evlerde tatlı bir telaş olurdu. Tanıdık akraba yaşlı olanların da evleri temizlenir yapılan tatlılardan evlerine götürülürdü misafiri gelirse mahcup olmasın diye.
İftar vakti yaklaşınca ellerimizde bir tabak tatlı ile dışarı çıkardık. Dua ve şükür ederek açardık son iftarımızı. Bir yerde toplanırdı yakında oturanlar ve son iftarı sokakta karşılardık. Bir lokma tatlı ile uğurladık ramazanı bir dahaki seneye görüşmek dileği ile….tatlı bir hüznü hatırlatır son iftarlar bana.
Sabah annemin sesiyle uyanırdım hep. Uyanır uyanmaz bayramlıklar veya en yeni kıyafetler giyilirdi tertemiz ve ak pak. Camiye doğru çıkardık yola ama bu sefer teravih namazı gibi olmazdı yolda bir çok eş dost akraba katılırdı yanımıza. Çocukluktan olsa gerek hiçbir bayram namazında yürüyerek gittiğimi hatırlamıyorum hep sevinçle neşeyle koştururduk. Namaz vaktinden önce avluda toplanırdı herkes yıllardır görmediğimiz nerede nasıl yaşadığını bile bilmediğimiz bir çok eş dost. Birer dakika sohbet edebilirdik ayaküstü ancak ezan vaktine kadar. Küçük yerlerde özellikle nüfusun seyrek olduğu mahalle veya köylerde imamlar çok iyi tanır sizi. Bazen adınızla hitap eder sizi gururlandırırdı. Mesela ahmetin oğlu Mehmet de büyümüş de bayram namazına gelmiş maşallah maşallah.
Hala öyledir ara sıra gittiğimde memlekete camide görürse ilk. Hemen Bursadan da misafirlerimiz gelmiş hoş gelmiş safalar getirmiş der.
Bayram namazlarını anlatması çok zor aslında ben çocukluğumun geçtiği camideki samimiyeti hiçbir yerde göremedim hala….
Namaz biter bitmez dışarda büyüklerin gelmesi beklenirdi, büyükten küçüğe doğru sıraya girilir bayramlaşma yapılırdı. Eş, dost, akraba, dargın, küs ayırt etmeksizin herkesle bayramlaşılırdı. Kuyruk bazen o kadar uzardı ki içe doğru yuvarlak yapılırdı.
Bayramların aklımda kalan en büyük anısı bayram kahvaltılarıdır. Bazen sadece ailenizin bazen de misafir ailelerin olduğu kalabalık neşeli bayram kahvaltıları. Fonda çalan Barış Manço’nun ‘’ Bugün bay ram erken kalkın çocuklar , giyelim en güzel giysileri , elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi….’’ Pastalar börekler tatlılar … Dün kahvaltı da yediğim hiçbir şey bayram günkü gibi olmazdı. Sanki dünkü yediğim reçel aynı reçel değil , tereyağı asla…..
Kahvaltıdan sonra bayramlaşmaya koşardık en yakın evden başlayarak gidebildiğimiz en uzak evlere tek tek belki 5 belki 10 çocuk. şekerler çikolatalar bayramımıza ayrı bir tad katardı. Bazen çok yorulur oturur şekerlerimizi sayardık.
Telefonla bayram kutlamak ayıptı büyüklerinin ayağına gitmek gerekirdi. Görüntülü konuşma için daha teknoloji yetmiyordu.
Bayramların bayram olduğu zamanlardı o zamanlar tatile kaçmak için fırsat olduğu zamanlar değil.
Şeker tadında nice bayramlara….
Sağlıcakla kalın…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir