Eklenme tarihi: 11/09/2023 – 19:49

Son güncellenme tarihi: 11/09/2023 – 19:49


 

DÜZENİN ÇOCUKLARI

Hainlerin savunucusu olma! (Nisa 4/105)

Ölmekten de olacaklardan da korkamazsın! Ölmekten değil, alçakça yaşamaktan kork! Zorbaların yönettiği bir dünyada sessizce başına gelenleri kabul etmek, şerefini üç kuruşa satmaktır. Asıl ölüm de budur işte. Yaşarken haksızlığa, adaletsizliğe ve ihanete gözünü kapatmaktan kork. Şerefli bir ölüm, şerefsiz yaşamaktan yeğdir sevgili okuyucularım.

Ulus devletleri ve tüm değerleri yok edip insanı öz vatanında köle yapacak bu sahte yenidünya düzeni, ‘’Tek Dünya Devleti’’ kurma iddialarında kullanılan bahaneler şunlardır: Hastalıklar, iklim değişikliği, yangınlar, cinsiyet değişikliği, tohum, seller, afetler, depremler, kıtlık, göç, ekonomi, gıda vb. süreçlerle nereye sürüklendiğimizin farkında mıyız? Bu süreçte, en çok neye zorlanıyoruz? Biz nelerimizi kaybediyoruz?

‘’ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım’’ diyen neslin torunları olarak, öz vatanında bizi köle edecek, bizi kandıracak , milyonlarca ne idüğü belirsiz kişileri mülteci adı altında ülkeye sokarak, sokaklarını yaşanmaz hale getirecek bu sistemin çocuklarına, bu sisteme çanak tutan, bizi kobay olarak kullanan, ekonomimizi çökerten, yaşanmaz hale getirmeye çalıştıkları bu sapkın sistemi ne zamana kadar alkışlayacağız?

Bizim yöneticilerimiz tek dünya düzenini savunuyor.

Tek dünya sistemi şeytani bir düzendir.

G20 zirvesini sabırsızlıkla bekleyenler, tek dünya düzenini savunanlar size söylüyorum. Tek dünya düzeni ,ahlaksızlıktır, gıda kıtlığıdır, ormanların yakılmasıdır, açlıktır, dijital paradır, çocukların öldürülmesidir,  insan neslinin yok olmasıdır,

Yeryüzünün yok olmasıdır, çiplenmektir, bu düzen şeytanın düzenidir, bu düzene karşı çıkmak gerekir.

Değerli okuyucularım,

Bize, itaat ettiklerimizin hükümsüzlüğünü ilan edecek yeni bir vahiy gerekiyor; ama bizim itaat ettiklerimiz burada, onlardaki dünya ağırlığı bizi ezen kader ile işbirliği yapıyor.

Kurdukları bu kendi çıkarlarını koruyan düzeni ve kaosu parçalamayı başaramadığımız için uçuruma sürükleniyoruz.

Yürüyen sağırlar ile militanlık yapan körler arasındaki aklı başında ve duyarlı son insanlar bu çıkmaz sokağı görüyorlar, hissediyorlar, yazıyorlar, sizlere ulaştırmak için her şeyi yapıyorlar ama sadece bu yetmez, bu saçma düzenin yerine, düzensizlik değil adil bir düzen koymak gerekir.

Ahlakın yerine de ahlaksızlığı değil;  ahlakı koymak gerekir, tıpkı içini boşalttıkları inancın yerine de yalnızca bir boşluğu değil, gerçek inancı koymak gerektiği gibi.

Hırsızlığın yerine, iyiliği, acımasızlığın yerine, merhameti, rüşvetin yerine vicdanı, ahlaksızlığın yerine, güzel ahlakı, yalanın yerine doğruyu, ölümün, yerine yaşamayı, adam kayırmanın yerine, liyakati koymak gerekir.

Bizim halkına karşı düşmanlık edenlere ihtiyacımız yok, halkını kucaklayanlara ihtiyacımız var. Ötekileştirenlere değil; birleştirenlere ihtiyacımız var, sahte din satanlara değil, gerçek din adamlarına ihtiyacımız var, satılmış kalemlere değil; halkın gerçek sıkıntısını yazan kalemlere ihtiyacımız var. Çakma ilim adamlarına değil, gerçek ilim adamlarına ihtiyacımız var. Sözde bilim adamlarına değil; özde bilim adamlarına ihtiyacımız var.

İnsanların çoğu bu sahte düzen ve adamlarından kurtulamadığı için onlara bir Ömer’in adaleti gerekiyor.

Ne sivil iktidarlar ne de ünlü bilginlerle dolu akademiler, tanrıların tek başlarına kendilerinde topladıkları yetkiye sahip olamazlar.

Bizim tanrılaştırdıklarımız ve kendini tanrı gibi görenler bizlere vaaz veremezler. Biz bunu istemiyoruz. Bizim istediğimiz şey hem tanrıyı hem de insanları hoşnut edecek sevgi vaazıdır. Dürüstlük, vaazıdır, adaletli olma vaazıdır ve bunu yaşamlarına inşa edenlerin vereceği vaazlardır.

Bu gidişatı fütursuzca savunanlar artık bunun savunulacak tarafı kalmamıştır. İçini boşalttıkları sözde din adı altında yolunu şaşıranlar,  gerçek dini anlamanın zamanı gelmiştir. Saygısızca  insanları aşağılayan, ötekileştiren , sahte samimiyetten uzak siyasi oluşumları çöpe atma zamanı gelmiştir.Bu sarmalın artık savunulacak tarafı kalmamıştır, artık gayri meşrudurlar, artık saçmadırlar. Dünyayı kötüleştiren şeyin peşinden sorgusuz sualsiz koştuklarınızdır.

Milletimizin 10 şeker fabrikasını toplam 3.5 milyar liraya satıp, arkasından 5 milyar lira verip 400 bin şeker ithalatı yapıp bunun adına da özelleştirme derler. Sen de alkışlarsın sonra da bu hayat pahalılığına kader deyip ağlarsın.

Yunanistan nüfusu kadar mülteciye bakıp ve bu mültecilere bedava kimlik dağıtıp sonra da sokakları savaş alanına çeviren bu insan görünümlü yaratıklara kızıp kader diyemezsin.

Krizi fırsat bilip zaruri ihtiyaçlara zam yapıp sonra da dinden bahsedemezsin.

Bunları yazınca efendim ne yapalım batı standartları bize göre değil, biz onlar gibi olamayız diyorlar. O zaman yıllardır bizim batılılaşma adına verdiğimiz tavizler ne olacak ? o zaman Uganda’yla ya da Tanzanya’yla beraber olalım. Tüketim tarzında batılılar gibiyiz ama yönetim bakımından onlar gibi yönetilemiyoruz.

Adam gibi yönetilmenin yollarını hep birlikte arayıp bulacağız. Aramızdaki mesafe hızla açılıyor, batılılar daha fazla özgürlüğe ve refaha giderken bizde Ortadoğululaşma yolunda hızla ilerliyoruz.

Milyonlarca genç işsiz ne olacak? Eğitimsiz diplomalı üniversite mezunları ne olacak? Ülkenin alt yapısı ne olacak? Tarım ne olacak? Enflasyon ne olacak? Bu hayat pahalılığı nereye varacak? Bunlar kimi ilgilendiriyor? ‘’Günün 24 saatini kurtardık ‘’ ‘’Elhamdülillah’’ mı diyeceğiz? Bu nereye kadar böyle devam edecek?

Artık kimse için geriye dönüş yok, teknik anlamda onlar adına çok başarılı başlayan kaos süreci karşısında halk, resmin tamamı için uyanmaya ve olanları fark etmeye başladı. Bu uyanma; küresel güçlerin ve bizim içimizdeki işbirlikçilerin kaybetmesi anlamına geliyor. Eğer kaybederler ise savaşlar ile yapamadıkları; fakat yıllardır hazırlandıkları  dünyaya hakim olma’’ planları da yıkılmış olacak. Onlar için daha da beteri, yaptıkları  ispatlanır ve planları kendilerini ele verirse, o zaman hayat boyu hapis cezaları ve ülkesine göre idamlar kendilerini bekliyor bile olabilir. Bu yüzden tüm güçleriyle saldıracaklar  ve insanlığı yok etmek için her şeyi deneyecekler.

Farkına varmak, tüm şifaların başı olduğu gibi bu durum da da işe yarar. Savaşın ortasında değil, daha en başındayız.

Şimdiden uyanmak demek , her şey için umudun da var olduğunu anlamak demektir.

Eğitimci Yazar

Soner Atabek

 

 

4 thoughts on “DÜZENİN ÇOCUKLARI

  1. Ne düzen kaldı ne çocukluk kaldı şimdiki çocuklar tabletten telefondan bilgisayardan başını kaldırmaz oldu sohbet bitti muhabbet bitti yemekte bile ellerinden telefon düşmez oldu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir